Yoksulluk nafakası, Türk Medeni Kanununun 175. maddesinde “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşulu ile geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında olarak süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, evliliğin boşanma ile sona ermesi nedeniyle yoksulluğa düşecek olan taraf, kusursuz veya daha az kusurlu olması nedeniyle karşı taraftan mali gücü oranında yoksulluk nafakası almaya hak kazanır.
Nafaka hakkı, ancak nafaka alacaklısının yoksulluk durumunun ortadan kalkması ya da yeniden evlenmesi halinde kaldırılır. Aksi halde ömür boyu ödenir. Bununla birlikte yasada, tarafların evlilik süreleri, çocuklarının olup olmadığı, nafaka alacaklısının çalışmaya engel bir özrünün bulunup bulunmadığı hususları değerlendirilmemiştir.
Her ne kadar düzenlemede kadın-erkek ayrımı yapılmamışsa da toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle uygulamada yoksulluk nafakası alan taraf genellikle kadınlar olmaktadır. Öyle ki Bursa (Kestel) Aile Mahkemesi, süresiz nafaka düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla 2012 yılında Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda “Lehine nafaka hükmedilecek kişinin erkek veya kadın olması konusunda bir ayrım yok ise de uygulamada bu nafaka genellikle kadınlar lehine hükmedilmektedir. Biz yaklaşık 11 yıllık hakimliğimizde erkek lehine nafaka hükmedilen bir dava ile karşılaşmadık.” tespitini yapmıştır.
Toplum kurallarını da şekillendiren kadın-erkek eşitsizliği, ne yazık ki günümüzde hâlâ devam etmekte ve kadınları pek çok açıdan güçsüzleştirmektedir. Kadınların hayata eşit katılımını sağlayacak düzenlemelerin eksikliği ise bu duruma yol açan nedenlerin başında gelmektedir. Peki, genellikle kadının boşanma sonrasındaki mağduriyetini önlemek amacıyla düzenlenen ve “süresiz” olması nedeniyle tartışmalara yol açan yoksulluk nafakası, gerçekten kadını koruyor mu yoksa boşanma sonrasında hayata karışmasını mı engelliyor?
Gelişmiş ülkelerdeki yoksulluk nafakasına ilişkin düzenlemeleri inceledik.
Dünyanın en gelişmiş ülkesi olan Norveç’teki aile hukuku düzenlemelerine göre, kural, boşanmadan sonra her eşin kendi geçimini bağımsız olarak sağlaması yönündedir. Diğer eşi destekleme sorumluluğu boşanma sonrası sona erer. Bununla birlikte, taraflardan birinin hayatına devam etme becerisi ve fırsatı, çocukların bakımı veya birlikte yaşama sırasındaki ortak görevlerin dağıtılması sonucu azalmışsa, mahkeme diğer tarafın maddi destek sağlamasına karar verebilir. Boşandıktan sonra eşin nafaka alması olağan dışı değerlendirilse de kendi geçimini sağlama imkanı sınırlı olan eşlere, yalnızca 3 yıl ile sınırlı süre boyunca maddi destek sağlanmaktadır. Tarafların çok uzun süre evli kaldığı ve / veya eşin yaşlı veya hasta olduğu ve kendi hayatını idame ettiremediği durumlarda ise daha uzun süreli destek verilebilmektedir.
Hollanda’da ise birçok genç çiftin eşdeğer geliri olması ya da eski eşlerden destek istenmemesi nedeniyle, taraflar boşanma akabinde nafaka talep etmemektedir. Bununla birlikte, Norveç’teki düzenlemeye benzer şekilde, taraflardan biri, örneğin çocuk sahibi olmak için, kariyerinden uzaklaşmış ise eski eşin desteği sağlanmaktadır. Maddi destek Türkiye’de geçerli olan yasaların aksine süresiz değildir. Taraflar beş yıldan daha az bir süre evli kalmışlar ve ortak çocukları yok ise, maddi desteğin süresi evli kalınan süre ile eşit olur. Örneğin taraflar dört yıl üç ay evli kalırsa, dört yıl üç ay destek sağlanır. Beş yıldan uzun süren her evlilik için ise, boşanma sonrası maddi destek sağlama süresi 12 yıl ile sınırlıdır. Evlilik sadece birkaç ay sürmüş olsa dahi, evlilik öncesi veya sonrası ortak bir çocuğun olması halinde, maddi destek süresi yine 12 yıl olacaktır. Taraflar mutabakat ile daha kısa veya daha uzun bir destek süresi belirleyebilirler. Öte yandan destek alan eş, yeniden evlenirse veya üçüncü bir kişi ile birlikte yaşamaya başlarsa bakım yükümlülüğü derhal sona erer.
Almanya'da eşler evlilik devam ederken yasal olarak birbirine destek vermek zorundadır. Bu, her iki eşin de, ev dışında ya da içinde ailenin ihtiyaçlarına katkıda bulunma zorunluluğu olduğu anlamına gelir. Almanya'da evli bir çift, ancak fiilen en az bir yıl önce ayrıldıysa boşanma başvurusunda bulunabilir. Bu bir yıllık “bekleme süresi” boyunca eşler, yasal olarak, çalışma ve para kazanma becerileriyle ilişkili olarak, birbirlerine maddi destek sağlamakla yükümlüdür. Boşanmadan sonra (noter tasdikli evlilik sözleşmesi yapılmamış ise) her bir taraf diğer tarafın varlık değerlerinin yarısı tutarında tazminat talep etme hakkına sahip olur. Bu tazminat her eşin malının evlilik öncesi değeri ve evlilik sonundaki değeri arasındaki pozitif farka eşit olacaktır. Hangi eşin daha fazla malı var ise ödeme yapacak taraf o olacaktır.
Fransa’da ise, boşanma işlemleri devam ettiği sürece bir eşin diğer eşten aylık maddi destek isteme hakkı vardır. Eşlerin birbirlerini destekleme konusundaki yasal görevleri sebebiyle ödenen bu aylık, boşanma kararı verilene kadar ödenir. Evlilik sona erdiğinde, eşlerin birbirlerini desteklemeleri yasal görev olmaktan çıkar ve aylık ödemeler sona erer. Ancak, boşanmanın eski eşler arasında maddi eşitsizliğe neden olması halinde taraflardan biri, Kanada’daki uygulamaya benzer şekilde, tazminat alma hakkına sahip olur. Mahkeme, bu eşitsizliğe yol açan nedenleri (eşlerin sağlık durumları ve yaşları, evlilik süresi, çocukları eğitmeye harcanan zaman, mesleki nitelikler, emeklilik maaşlarına ilişkin durumlar) dikkate alarak bir tazminat belirler. Bu tazminat toplu şekilde ve tek seferde ödenebilir veya desteğe ihtiyacı olan tarafa bir malın mülkiyet veya kullanım hakkı tahsis edilir. Desteğe ihtiyacı olan taraf kendi hayatını idame ettiremeyecek istisnai bir durumda ise (yaşlılık veya sağlık sorunları) ömür boyu gelir sağlanmasına da karar verilebilir.
8 Mart Kadınlar Günü gibi kadın cinayetlerinin, kadın-erkek eşitsizliğinin yoğun şekilde gündeme geldiği günlerde kadın hakları ve özgürlüklerinden sıklıkla bahsedilse de, gelişmiş ülkelerdeki ve Türk hukukundaki düzenlemeler karşılaştırıldığında, Türkiye’de boşanmış bir kadının eski eşine bağlı bırakıldığı görülmektedir. Öyle ki, gelişmiş ülkelerde boşanmanın kesinleşmesi ile birlikte eşler arasındaki maddi bağ derhal veya yakın sürede kesiliyorken Türk toplumundaki kadınlar çoğu zaman zamanında ödenmeyen aylık nafaka alacakları için eski eşleriyle iletişim kurmaya mecbur kalmaktadır. Boşandıktan sonra maddi olarak zor duruma düşen kadın, nafaka alacaklarına halel gelmemesi amacıyla resmi nikâha dayanan yeni bir aile kurmaktan kaçınmakta, çalışmamakta ve bu uğurda icra dosyaları aracılığıyla alacaklarını tahsil etmeye çalışan toplumun yeni bir kümesini oluşturmaktadır.
Bu durum yasa önünde bir geçerliliği kalmamış kadın-erkek ilişkisinin zorla sürdürülmesine de neden olmaktadır. Kadın cinayetleri ve kadına şiddetinin süregeldiği bu zamanda, taraflar arasındaki gerginliğin biten bir evlilik üzerinden sürmesine mahal verilmektedir. Zira çoğu nafaka borçlusu erkek, borcundan kurtulmak amacıyla eski eşinin çalıştığını veya bir birliktelik içinde olduğunu ispat etmek için, istemeden de olsa ahlaki açıdan doğru olmayan bir şekilde eski eşini takip etmeye mahkum edilmektedir. Öte yandan, hapis cezası tehdidi ile nafaka ödemesi yapmaya zorlanan erkek, kanunların kendi üstünde kurduğu bu baskının hıncını eski eşinden çıkartmakta ve yaptığı ödemeler nedeniyle, evlilik bitmiş bile olsa, ister istemez kadının hayatında söz hakkı sahibi olduğunu düşünmeye zorlanmaktadır.
Özetle, kadına sosyal/iş hayatında nitelikler kazandırmak yerine onu eski eşinden alacağı aylık nafakaya bağlı bırakan sistem ne yazık ki panzehir olmaya çalışırken tam tersi bir etki yaratmaktadır. Süresiz ve sebepsiz nafaka, kadını koruma işlevini yerine getirmek yerine onu sosyal hayattan ayrıran, çalışmasını zorlaştıran, toplumdaki erkek egemenliğini körükleyen, insan ilişkilerini sebepsiz yere gerginleştiren ve bazı durumlarda şiddete mahal bir veren uygulama haline gelmiştir.
Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara benzer şekilde, nafaka miktarını evlilik ve boşanmanın oluşturduğu özel koşulları dikkate alarak belirlemenin ve ilgili miktarın toplu şekilde ve tek seferde ödemesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyiz. Bununla birlikte kadınları meslek sahibi olmaları ve çalışmaları için özendirecek; boşanma sürecini atlatmaları ve mutlu bir aile kurmalarına yönelik psikolojik destek sağlayacak; belli süre önce boşanmış gelir seviyesi düşük kadınlara istihdam yaratılması için işverenlere teşvik yardımı getirecek ve ücretsiz kreş desteğini yasalaştıracak uygulamalar da kadınları hayata karışmaya teşvik edecektir. Öte yandan, erkeklerin de boşanma akabinde ücretsiz psikolojik destek alması ve aylık nafaka ödemelerine karar verilmiş ise bunu doğrudan eski eşlerine değil, devlet tarafından oluşturulan bir fona göndermelerinin sağlanması taraflar arasındaki ilişkinin ivedilikle sona ermesini ve her iki tarafın da kendi hayatlarına geri dönmesini kolaylaştıracaktır. Bu fondan elde edilecek kaynak ile mağdur olan taraflara yardım edilmesi de bir seçenek olacaktır.
Kadın erkek eşitliğini sağlamak, kadın cinayetlerini durdurmak ve kadınları topluma kazandırmak için öncelikle insan ilişkilerini doğru şekilde yürütebildiğimiz medeni ve eğitimli bir toplum olmamız dileğiyle.
Comments