top of page

Sessiz Devrim (Quiet Revolution)

Alternatif uyuşmazlık çözümü (“ADR”) bağlamında "Sessiz Devrim (Quiet Revolution)" terimi, anlaşmazlıkların çözümünde geleneksel yargı sürecinden uzaklaşılarak arabuluculuk, tahkim ve diğer ADR süreçlerini benimseyen önemli bir değişimi ifade eder. “Sessiz Devrim" terimi başlangıçta Kanada, Quebec'te 1960’lı yıllarda başlayan sosyal ve kültürel değişimleri tanımlamak için kullanılmış olsa da, etkileri Amerika Birleşik Devletleri'ne de yansımıştır. Bu dönüşüm, anlaşmazlık çözümüne yönelik uygulamalarda ve tutumlarda hatırı sayılır bir farklılaşmayı da kapsadığı için "Sessiz Devrim" olarak nitelendirilmiş ve nispeten uzunca bir süreye yayılarak sessizce gerçekleşmiştir.


Yargı süreciyle ilişkilendirilen yüksek maliyetler ve risklere alternatifler geliştirmenin gerekliliğiyle harekete geçen şirketler, uyuşmazlıkları yönetmek ve çözmek için mahkeme prosedürü dışında çözüm odaklı diğer yaklaşımları içeren alternatifler arayışına girmişlerdir. Şirketler, genellikle anlaşma miktarının birkaç katı olan hukuk danışmanlığı giderleri, uzman görüşü ve bilirkişi ücretleri, davaya hazırlık süresi ve keşif gibi önemli işlem maliyetlerinin azaltılması ile de motive olmuştur (Stipanowich, 1996). “Sessiz Devrim”i destekleyen diğer bir unsur, çoğu hukuk firmasının saatlik danışmanlık ücretlerinde yaşanan fahiş artışlar, bu firmaların uzman görüşü, keşif ve ilgili maliyetleri yönetememesi, süreci profesyonel şekilde yürütememesi ve “Rambo” tarzı taktikleri[1] uygulamaları olmuştur (Lipsky & Seeber, 1998). Bununla birlikte jüri kararlarının giderek daha da öngörülemeyebileceği yönündeki inanış da öngörülebilir bir sistem arayışını desteklemiştir (McEwen, 1998).


"Sessiz Devrim"in en önemli etkilerinden biri, ADR prosedürlerinin birçok hukuk pratiği ve anlaşmazlık çözümü alanında geniş kabulü ve entegrasyonudur. Hukuk fakülteleri müfredatlarına ADR'yi dahil etmiş ve uygulayıcılar konuyla ilgili metinler ve makaleler yayınlamıştır. Bu durum, ADR'nin potansiyel faydalarına (maliyetlerin azaltılması, verimliliğin artırılması ve anlaşmazlık çözüm süreçlerinin tarafların ihtiyaçlarına göre uyarlanabilmesi gibi) daha fazla odaklanılmasına vesile olmuştur.


1990'ların ortalarına gelindiğinde, kurumsal danışmanlar ve serbest avukatlar çok çeşitli uyuşmazlık çözümü seçenekleri arasından seçim yapma (veya bu seçeneklere yönlendirilme) konusunda ilk kez baskı hissetmiştir. Zira bazı ülkelerde yargı reformları da "Sessiz Devrim"in bir parçası olarak adalet sistemi içine anlaşmazlık çözüm mekanizmalarını dahil etmiş ve ADR uygulamalarının geliştirilmesini desteklemiştir. İnşaat ve iş hukuku alanlarında, anlaşmazlıkların proaktif (önceden planlanmış ve belirlenmiş eylem planı çerçevesinde) yönetimini amaçlayan yaklaşımlarla farklılaşan ve işe yarayan denemeler yapılmıştır. 1994'te inşaat sözleşmelerini hazırlayan avukatlar ve inşaat sektörü profesyonellerini kapsayan ulusal çaptaki anketler, artık tahkimin ilk tercih olmadığını; inşaat hukukundan kaynaklanan anlaşmazlıklara erken ve gayriresmi çözüm bulma amacıyla arabuluculuk, anlaşmazlık çözme kurulları ve diğer özel müdahale stratejilerinin uygulandığını göstermiştir (Stipanowich, 1996).


Bu esnada işyeri anlaşmazlıklarının ele alınmasında da çarpıcı dönüşüm işaretleri ortaya çıkmıştır. Bu gelişme birçok kuruluşun anlaşmazlıklara sadece tepki vermek yerine bir işyeri gerçeği olan iş uyuşmazlıklarını yönetmede giderek daha stratejik davranma ihtiyacında olduğunu yansıtmaktadır. Bazı şirketler sendikasız işyerinde anlaşmazlıkların yönetimi için bütünsel ve proaktif yaklaşımı içeren entegre sistemler geliştirmiştir. Bu tür programların genellikle anlaşmazlık yönetimine kapsamlı şekilde yaklaştığı; şikayetleri ele almak için şirket politikaları hazırladığı ve ADR sisteminin yönetiminden sorumlu bir ofis de dahil olmak üzere sistemin uygulanması için çeşitli prosedürler tasarladığı görülmektedir. Genellikle, işverenler tarafından tasarlanan bu sistemler, çalışanlara dava maliyetlerini ve gecikmelerini azaltmayı vaat ederek şirket prosedürlerine dahil edilmiştir (Lande, 1998).


"Sessiz Devrim", ADR'nin yargı sürecine tercih edilebilir bir alternatif olarak kullanılmasını teşvik ederek çeşitli sektörlerde anlaşmazlık çözümü manzarasını değiştirmiştir. Bu dönemi bilmek alternatif uyuşmazlık çözümlerinin mantığını anlamak ve içselleştirmek için oldukça faydalıdır.


KAYNAKÇA


  1. Craig A. McEwen, Managing Corporate Disputing: Overcoming Barriers to the Effective Use of Mediation for Reducing the Cost and Time of Litigation, 1998.

  2. David B. Lipsky & Ronald L. Seeber, In Search of Control: The Corporate Embrace of ADR, 1998.

  3. John Lande, Failing Faith in Litigation? A Survey of Business Lawyers’ and Executives’ Opinions, 1998.

  4. Thomas J. Stipanowich, Beyond Arbitration: Innovation and Evolution in the United States Construction Industry, 1996.


[1] Bu terim müzakere sürecinde karşı tarafı ezme, baskı yapma, agresif bir tavır sergileme amacıyla kullanılır. Karşı tarafı tehdit etmek, korkutmak veya zor duruma düşürmek için aşırı güç kullanmayı da içerebilir. Adını Sylvester Stallone'nin canlandırdığı aşırı derecede güçlü ve agresif karakterden almıştır ve müzakerede karşı tarafa yönelik benzer bir tavrı temsil eder. Bu taktiğin genellikle uzlaşmacı ve yapıcı bir müzakere ortamına zarar verdiğini gözlemleriz.

Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page