top of page

Arabuluculuğun Geleceği

Hukukta bir kavram olarak arabuluculuk yeni değildir. Ancak son yirmi yılda Avrupa Birliği, hukuk uyuşmazlıklarına çözüme alternatif olarak arabuluculuğu öne çıkarmak için büyük çaba sarf etmiştir. Avrupa Birliği’nde yapılan bu çalışmalar Türk hukuk pratiğinde de etkisini göstermiştir. Ancak 2023 adalet istatistikleri dikkate alındığında, genel kanı, arabuluculukta hedeflenen noktadan uzak olduğumuz yönündedir. Bunun nedeni nedir ve hukuki düzenlemeler bir çözüm aracı olarak arabuluculuğun geleceği üzerinde ne gibi değişiklikler yaratabilir?

 

AB hukuku arabuluculuk için bir gerekçe oluşturmasına rağmen, arabuluculuğun kullanımı son 10-15 yılda nispeten düşük olmuştur. Bunun tek bir nedeni olmamakla birlikte, etkili faktörler esas olarak değişimlerle ilgilidir. Bu durum ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte, önemli bir sorun avukatların gelirlerinde oluşabilecek endişe verici düşüş ve Türkiye gibi kolektif toplumların yabancı olduğu bir yaklaşım olan kişilerin kararlarını doğrudan kendilerinin alması sonucunda daha fazla sorumluluk taşıma korkusunu taşımalarıdır. Son olarak, hâkimlerin iş yükünü azaltmanın da zincirleme bir etkisi olacaktır. Arabuluculuk süreci yalnızca hâkimlerin işlerini azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda mahkeme binalarında işe alınan katip, idari personel ve diğer çalışanların sayısını da azaltacaktır. Dolayısıyla uyuşmazlıkların mahkeme salonundan çıkarılması personel için daha az talep olarak yorumlanabilir.

 

Ancak bu, arabuluculuğun şu anda popüler olmadığı anlamına gelmiyor. Çoğu Akdeniz ülkesinde, Türkiye’de olduğu gibi, aşırı dava yüküyle mücadele etmenin bir yolu olarak dava şartı arabuluculuk getirilmiştir. Ancak 2023 yılı adalet istatistikleri, anlaşma sayıları ile yeni dava sayısı oranının düşük olduğunu söylüyor. Peki bunun nedeni nedir?

 

Kültürel meseleler ve toplumsal bakış açıları bu duruma ilişkin ipucularını uygulayıcılara vermektedir. Arabuluculuğun gönüllülük özelliği, farklı kültürlere sahip kişilerdeki farkındalık eksikliği, arabuluculuk sürecine ilişkin hem uygulayıcılar hem de taraflarda var olan çarpık önyargılar ve süreçte gözlemlenen uzmanlık ve hakimiyet eksikliği nedeniyle arabuluculukta anlaşmak çoğu kişi için halen bir zayıflık işareti olarak görülmektedir. Benzer şekilde, “Adaletin kestiği parmak acımaz.” bakış açısından yola çıkarak, sahip olduğumuz sorunlarla ilgili müzakere etme, karar ve sorumluluk alma süreçlerini kendimizden daha yüksek gördüğümüz bir otoriteye bırakmak başa çıkamadığımız bu sorunları bertaraf etmek için sıklıkla başvurduğumuz bir yöntemdir. Dolayısıyla iradi bir anlaşmaya varmak, aynı şeyi ifade etse dahi, genellikle bir mahkeme kararından daha az güçlü ve etkili görülmektedir.

 

Kolektif yaklaşımlara sahip Avrupa ülkelerinin arabuluculuğa ilişkin algıları da Türkiye’den farklı değildir; bu görüşler "geleneksel" dava süreçlerinin öncelikli olduğuna inanır. Ancak kamuoyunu bilinçlendirmek ve yasal düzenlemeler yoluyla bakış açılarını genişletmek için çalışmalar sürüyor. Bu çalışmaların etkisi henüz tam olarak ortaya çıkmasa da, yasa koyucuların dava açmaya alternatif olarak arabuluculuğu teşvik etmek için pek çok çalışması var. Benzer şekilde, barolar, avukatlar ve akademisyenler de arabuluculuğun geleceğinde rol oynayacaktır. En önemlisi, toplumun bakış açılarını değiştirmeyi sağlayacak kültürel çalışmaların yürütülmesi olacaktır. Zira, arabuluculuk yargı süreçlerinden ziyade müzakereyle ilgilidir ve toplumdaki her bireyinin müzakere etmeyi öğrenmesi hedeflenmelidir.  


Arabuluculuğun topluma kattığı değerin daha iyi anlaşılması ve dolayısıyla daha yaygın şekilde kabul görmesi için taraflar arasında farkındalık yaratmak amacıyla devlet kurumları veya özel kuruluşlar tarafından finansman sağlanması, arabuluculuğun markalaştırılması ve günlük yollarla uygulanması için şirketlere tanıtılması; okullar, üniversiteler ve özellikle işletme ve hukuk fakültelerinde müzakere ve işbirliğine dayalı sorun çözme derslerinin zorunlu hale getirilmesi, akran arabuluculuk programlarının yaygınlaştırılması ve kısmen finanse edilmesi ile meslek kuruluşları tarafından desteklenmesi kısa sürede gerçekleşecek çalışmalardan yalnızca bazı örneklerdir.

 

Arabuluculuk, doğru şekilde uygulandığında güçlü bir yasal araç olma potansiyeline sahiptir. Bu, kültürel tutumların ne kadar hızlı değiştiğine bağlı olarak uzun bir süreç olabilir, ancak muhtemelen buna değecektir. Sonuçta, en kötü anlaşmazlık bile bir sonun başlangıcından ziyade bir fırsat olarak görülebilir.

Kommentare


Die Kommentarfunktion wurde abgeschaltet.
bottom of page